henüz birkaç saat önce sokağın başındaki çeşmenin duvarına sırtımı yaslamış otururken ne yazmalı, nereye yazmalı deyip konuşurken belki dergiye ve daha birkaç yere verebileceğim ama, cesaret edemediğim metni (ki bu, clint mansell'in çok sevdiğim bir ressamın filmi için yaptığı müziklerin albümü için yazılmış bir yazı.) bir an için kafamdan atıp şu günler, babamla, annemle, kardeşlerimle konuşmaları ve 2. yaşına 2.5 ay kalmış yeğenimin hasretini, görüntülü konuşurken dayı yerine "abi" diye bağırıp gülmesini düşünüp bir yandan mutlu olurken bir yandan elinden tutup annesinden gizlice evden kaçırmanın dayanılmaz mutluluk dakikalarını özlemle anmak ve kederlenirken buldum kendimi. hepsi hepsi 5-6 saniye süren bu düşüncelerle kalkıp işe gitmeye koyuldum. kulaklık var, müzik de var ama son 6-7 yıldır dinlediğim müziklerin üstüne öyle az müzikler koymuşum ki daha lisedeyken dinlediğim elemental albümünü, moody blues'un o herkesin bilmediği ilk kez soğuk bir elazığ kış gününde üniversite yolunda dinlediğim şarkısını ve daha az önce -ilk kazamı yaptığım o sokağa tam girdiğim sırada korka korka bir gaza bir frene basa basa ilerlemeye çalıştığımda çalmaya başlayan usb'ye attığımı bile unuttuğum şebnem ferah şarkısını, kıraç ve funda arar ortak albümünü dinliyorum hâlâ ve kendimi yeni müzikleri keşfetmeye ne kadar açık bırakırsam bırakayım bu konuda öyle başarısızım ki telefonda oluşturduğum "arayışlar" klasöründe bile 1 yıldır toplasan 3-4 şarkı var yok. böyle giderken aşık mahzuni ve haluk levent'ten dinlemek istediğim 2 şarkıyı anımsayınca açtığım youtube -izleme geçmişim kapalı olsa da- sunduğu öneriler ile yine ters köşe yapma başardı. evet, illa bir şey hakkında yazılacaksa -ki illa bir şey hakkında yazı yazılmamalı- youtube'un ters köşe yaptığı "müzikler" için yazılmalı. kim bilir hangi yılda olan (kimbilir kelimesi için bkz: hangi olayı hangi yılda ya da hangi ayda yaşadığımı kestirememe konulu yazı) istanbul gezmecesi olamayan gezmecede kadıkaöy billboardlarında gördüğüm, ah dedirten adam için, andré rieu hakkında olmalı. madem 2 gün önce 7 yıl sonra arkadaşımı ilk kez bu gurbetlikte görmüşüm de dünya güzelleşmiş, madem dün kötü geçmiş de geceyi sabaha sabahı da geceye uykusuz evirmişim ve nihayet şimdi bu satırları esneye esneye bir gözüm yastığımda bir gözüm buradayken evet, illa bir şey yazılacaksa ve aylardan haziran olmuş bilmem kaç mevsim eskitmişken orada burada, bir çekyatın sırtında, farklı şehirlerdeki farklı otellerin rahat yataklarında nihayet "iyi, bu rahatmış" dediğim kendime ait yatağımda ve yastığımda ama yine de çoğu şeyden uzakta iken bu yazı andré rieu için yazılmalı.