yolculuğun gecesi gündüzü olmazmış. bildim.
filmlerin ve dizilerin kötüsü olurmuş. bildim.
müziğin de kötüsü olurmuş. bunu biliyordum.
otobüsün nerede mola vereceğini, nereden benzin alacağını, trenin hangi istasyonda ne kadar süreyle kalacağını bilmek -belki- bir bezginlik sebebi olur. bilmem.

eski müzikleri dinleyip eski filmleri izlemek istiyorum. okuduğum kitapları en azından okurken bana bir şeyler çağrıştıran kısımlarını (diyelim ki seiko marka kol saatlerini sevdiren ve öyle bir saat almama neden olan orhan pamuk kitabı) ve uzerlerine aldigim notlarımı tekrar okumak istiyorum. ve bir zamanlar üzerinde çalıştığım şimdi üzerinde çalıştığım şeylerden hatta yemek yemekten tat almak istiyorum. yaşayıp gidiyoruz sessizce diyen her kimse (bunu ilk diyen ben de olabilirim, bilmiyorum) ona, bunun tam tersini yapmak istediğimi söylemek istiyorum. istiyorum istemesine, heyzen ateş'in çok eski bir yazısındaki eski mektupların aynı yerlerinde yutkunmakta zorluk çektiğinden söz edip "ne var ki şu anda yalnızca kendimi sevecek ve koruyacak kadar enerjim var." cümlesi dökülüveriyor bir yerlerimden.

#yann tiersen yerine nicola piovani dinlemek isterdim şu an. mesela grand otel valse ya da krautentang olabilirdi pek ala.
*bir coldplay şarkısında geçer.

29.4.2018, Eskişehir civarı