bir uçuştan öbürüne demişken ne orada ne burada demek de elzem bazı zamanlarda. şimdi. şu an. 5 bin nüfusu zor bulan bir ilçenin tek çay bahçesinde onlarca zarfı onlarca kartı okuyup çantadaki kartları çıkarıp hepsine tek tek cevap yazıp postahanenin açılmasını beklerken mesela.
mesela artık 30 olduğunu "mutlu yıllar iki gözümün retina tabakası" gibi mesajla kafaya kafaya vuran er kişi ile soyleşirken de, sarkaçta asılı zamanlara ait bir başka kişi doğum günümü kutladığı sırada da, eskimeyen insanin he ya sürpriz yumurta geliyor 5 ay sonra derken de söylenebilir. mesela, "natali evlendi bir kızı oldu"dan sonra da söylenebilir pekâlâ. peki ne orada ne burada denilemeyecek hangi an var? uçsuz bucaksız bir denizde korkumu yendiğim için özgürce kulaç attığım ege'de, dayı kalk deyip yerimden eden sonra yerime uzanan ufaklığın dibinde uzandığım anda, 30 ağustos'ta askerken anitkabir'deki törende olduğum anda, sabahın 5'inde didem madak şiiri okuyan kişinin yanında. uzatılabilir mi emin değilim. geçmişe veya mekâna özlem değil bu saydıklarım. büyük bir şey yaşamadım, herkesin her an yaşayabileceği ortalama şeyler bu dediklerim. ortalama olmayan ise incirin, üzümün, narın güzelliği ve yaz sonuna dek hatta eylül ortalarına dek bunları dolapta bulabileceğim kesinliği.