Bastan soyleyim, nereye ulasacagimi bilmeden yazmaya basliyorum.

i
Rifat İlgaz devam siirinde "biz bu kendimizi nereye saklasak" der. devaminda "kedi beslemeye kalksak iki gunde acliktan oldururuz" der. bu saatte her pazar geldigim parka gelirken yolda gun icinde okudugum mesajini dusundum. ilk bu geldi aklima. biz -ya da ben- direnisi nicin sevdik/sahiplendik biliyor musun. Bize kendimizi unutturdu. Saklanacak bir yer ararken o geldi buldu bizi. Dertliyiz cunku. Oyle ya da boyle dunyaya bulasmis, derdini cekiyoruz. Bu hengamede bir kendimizi dusunduk, uyurken baskalarini dusledik, uyanirken ilk is bir ismi soyledik. Gunlerce, haftalarca aylarca ve hatta yillarca. Nicinini bilmeden ustelik. birilerini dusunmek, duslemek, ozlemek bir ugras mi oldu, bir seyleri yapmak icin itki mi oldu bizler icin? Ya hepsi ya hicbiri. Sordugum ilk soru su yuzdendi: insan -canli mi demeli- sevgiyi de kategorilere ayiriyor. ve meshurdur en sevdigin en cok yaralayandir. cirilciplaksindir cunku yaninda. yarimsar yarimsar yasamayi bile goze alan, guzel kilan bir seydir. eh, guzelligin oldugu yerde cirkinlik de elzem. ying yang'a baglamayacagim merak etme.

ii
Sen de yapiyor musun bilmem, bana anlatilan bir seyde yasanmisliklarimi gozden gecirir ona gore bir seyler soylemeye calisirim. hemen hemen her konuda. simdi, yasadiginin bir gonul meselesi oldugundan emin olmadan: uzak mesafe iliskisine yazdigim "1700 km. olmamalidir"a gecmis olsun mesajina gecti zaten subat ayinda dedigimi hatirlarsin. yanlis anlasilmasin ve fakat kayit altina alinsin: yasanmisliklar ister istemez olgunlastiriyor, her gidenin ardindan ah vah edilmemesi hele hele hic aglanmamasi gerektigini ogretiyor. cok da guzel ogretiyor! mesela 2011 aralik'inda 3 hafta yalniz kalinan bir yurt odasinda sadece sigara ihtiyacindan karsidaki bufeye gitmek icin cikilan odadayken gecenin kor vaktinde telefona gelen maile kimsenin duymayacagini bildigin icin hungur hungur aglaman bagirip cagirman ve "o maildeki seni cok cok ama cok seviyorum lutfen guzel uyu lutfen lutfen lutfen." cumlesinin aslinda hicbir sey ifade etmedigini de bilerek. bitmistir. gitmistir. donulse ne olacaktir. donulmese ne olacaktir. yapabilecegin en son seyi yapmissindir, aglamissindir uzulmussundur onlarca kez neden demissindir zaten.

iii
aglamaya deger mi? evet! aglamaya deger sey ve kisileri ogrenmen icin -evet, sadece bunun icin dâhi deger. [bence]

iv
hem "daha cocuksun ogreneceksin" hem "buyudun/ buyuyorsun" niyetine: ogreneceksin. neler yasadigini bilmeden, neler gordugunu bilmeden, neler hissettigini bilmeden soyluyorum: gorecek, yasayacak, buyuyeceksin. bazen -ya da cogu zaman- neyi, kimi nicin/ nasil ozledigini bilmeden ozleyeceksin. hepimiz herkes bir seyleri bekleyerek sabahi geceye, geceyi sabaha eviriyoruz. yasayip gidiyoruz. aruoba'nin uzak'inda dillendirdigi sekilde "hasret-vuslat-halvet" icin boyle olmak zorunda. yasiyoruz, yasadigimizi boyle itiraf ediyoruz.

v
nar, birhan keskin
çiçeklerin eksilen suyuna su,
yazın yanına hatırayı ekledik,
çekirge sesleri ve
öğle güneşi altında narın
olgunlaşmasını bekledik.
bekledik, başka başka odalarda
çektiğimiz ağrı dinsin,
bir çocukluk düşü gibi
ince bir sızıya dönsün diye
yaza sedeften bir anlam ekledik
biliyorsun,
bir başdönmesi gibi sürüyor hayat,
yazların yanına yazlar ekleniyor,
zaman uzun bir sıcağa dönüyor burada,
ağırlığına duygunun, taşınamazlığına
ve yazlar hatıraya…
sığındığımız konuşmalar kesecek mi ağrıyı?
ağacın güzelliğindeki mânâ sönmeyecek,
köklerinde sürecek mi aşk?
ah benim hayal kardeşim,
bizim bu aşktan alacağımız var,
dinsin ayrı odalarda çektiğimiz ağrı,
yaz geçip gitsin ve olgunlaşsın nar.

vi
http://m.youtube.com/watch?v=Ae-pIsr_cuk&desktop_uri=%2Fwatch%3Fv%3DAe-pIsr_cuk

dipnot: zulfu livaneli ve nick cave var.

1 agustos '13