Pico Layer -sanırım- 2021 sonlarında internet sitesinde 3 sayfalık bir yazı yayınlamıştı. Okuması güç, anlaması da anlatması da ayrı güç bir yazıydı. Şöyle diyordu bir yerinde; "(...) evinizi terketmemiş olsanız bile, sevdikleriniz Dünya haritasının farklı yerlerine dağılıyorsa ve her biri sizden bir parçayı yanında götürüyorsa eviniz sizi terketmiş sayılır." Okuduğum ilk günden beri -ki bu nerdeyse 1 yıl yapar ara ara yokluyor yalnızlığımla başetmek zorunda kaldığımda, konuşacak kimseyi bulamadığım zamanlarla başetmek zorunda kaldığımda, kendimi dinlemekten, kendimle yürümekten bunalıp kalabalık bir çay ocağına kendimi atıp uğultularla başetmek zorunda kaldığımda... Yani... Yani zor bildiğim anlarımda. Bu akşam da neredeyse 1.5 yıl sonra sadece yazmak için bilgisayarı açtığımda bu yukarıda saydıklarımı hissetmiş olmalıyım ki birden aklıma düşüverdi Layer'ın yazdıkları. Öncesinde de Birgül Oğuz'un Hah'ında 9 yıl önce okuyup işaretlediklerim. "Yarabbim her neredeysen çık ortaya. Söyle onlara beni Fidel'le karıştırmasınlar." Bunca zamandan sonra kendimi bu iki alıntıyla gecenin bu sisten aydınlanmış ve hatta "ah, ne parlak bir gece!" diyecek kadar büyülediği saatlerinde uğraşırken bulmayı neye yormalı bilmiyorum. Yine yıllarca "yalnızca kendimi sevecek ve koruyacak kadar enerjim var." kendimi yeni bir şeye kaptırma —ki bu gayet aklı başında, uzun uzadıya düşünülmüş, düşünülmeye devam da eden bir süreç— isteğini de nereye koyacağımı bilmiyorum. Aylar var ki ısrarla kaçınmama rağmen İlhan Berk'i dâhi düşünmeye sevkeden bir "şey" bu. Bu da beni Ezginin Günlüğü'nün Eksik Bir Şey şarkısına götürüyor. Hüsnü Arkan'ın o yitirdiğim, duymanın acı verdiği kadifeden de kadife sesiyle.

Böyle. 2022'nin ilk ve büyük ihtimalle son yazısı bu kadar kısa ve çok bilinmeyenli mi olmalıydı bilemiyorum ama üzerinde 1 yıldan fazladır düşündüğüm, çalıştığım, onlarca ses kaydı aldığım yazı öyle görünüyor ki daha uzun süre yazılmayacak, yazılamayacak. Kendimi bu yaştan sonra tanımak, tanımaya çalışmak, üstelik dünya haritasının farklı bir yerinden "çok sivrisin" diyen bir insanımın bu dediğini hâlâ aşamamışken sanata ve kendime, bildim bileli dışarıdan içeriye bakarken birden içerden dışarıya bakan yeni bir gözle ve hatta belki— yeni bir Murat'la düşünmek, gözlemek ağır geliyordur. Öteliyorumdur. Korku değil bu, başka bir şey. Konuşmanın, anlatmanın, hantal sözcüklerle yetinmenin getirdiği bir şey. Seviyor muyum?...