Fotoğraflar ile ilgili bir yazı değil bu. Nedense çektiğim bütün İstanbul fotoğraflarına bakasım geldi bu gece. Çoğu da pek tabii eski insanım ile sokaklarını arşınlarken çektiklerimdi. İçlerinde sadece İstanbul fotoğrfaları yoktu. Unutulmuş onlarca şeyin gün yüzüne çıkmasına neden olan birkaç fotoğraf da vardı. Unutulmamış demek. Acıyan bir şey olduğundan değil, derin bir suçluluk ile baktım ve geçtim fotoğrafları. İçinden İstanbul geçsin geçmesin çektiğim çoğu fotoğrafı çok eski, çok eksik, her biri tamamlanmaya muhtaç birer hikâye olarak görüyorum bu gece. Çalma listesinin de son bulmasıyla Mark Knopfler'ıdan rastgele bir şeyler açtım. Bu da garip şimdi düşününce uzun zaman var ki dinlememiştim Knopfler'ı. Kendimi unutup gitmişim bu iş dünyasında, pandemiyi fırsat bilip kitaplara, makalelere gömülerek, online ders ve seminerlere katılıp durarak. Zamanda açılan bir yırtık gibi artık parklara gidip saatlerce oturup kendimi dinlemem. Parkları bile kitap okuma mekânı yapmışım. Bu acıyan bir şey işte. 

* Mark Knopfler - The Ragpicker's Dream

 ** Fotoğraf: 30 Kasım 2014 Kadıköy