daha önce çalıştığım alanların hemen hiçbiriyle hiçbir ilgisi olmamasına rağman ağustos 2019'dan beri ülkenin sayılı havacılık okullarından birinde tarşh öğretmenliği yapıyorum. evet havacılığa ezelden beridir ilgim var, uçakları da seviyorum evet ve evet havacı bir askerdim ama bunların hiçbiri kendimi bir anda bu "havacılık" alanında bulmamla neyi niçin nasıl yapacağımı şaşırmam da aynı anlara denk denk geliyor. kartpostallaşmayı kestim, mektuplaşmayı azalttım, yeni kalemler ile defterler almayı bıraktım ve bu olanların hiçbiri çalıştığım kurum ve kişileri bağlamıyor. yazık ki beni, yalnızca beni bağlıyor. bu haldeyken çok uzaklardan gelen bir mesaj yüzümü aydınlatıyor, içimi ısıtıyor, yarına dair bir umut beslememe sebep oluyor. ardından gelen uzun konuşmalarda geçen ısrarlı, istekli, içten geldiğine tüm benliğimle inandığım "davet" sözcükleri. hiçbiri havada bırakılmayacak, es geçilemeyecek sebepler de bu davet isteklerine dahil.

ve fakat yük ağır, geride bırakılacak şeyler daha da ağır. eşyanın yükünü şimdi öyle hissediyorum ki sırtımda bir kambur gibi, hamalın indirmekten imtina ettiği bir yük gibi öyle ağır öyle değerli taşıdığım bu eşyalar ve yükleri. işte, her şey burada başlıyor aslında. ben bu kadar eşyayı kime, nasıl, niçin vereceğim, dağıtacağım. her birine belki de bir ömür sığdırmaya çalıştığım, özene özene ilmek işler gibi edindiğim kitaplarım, kalemlerim, günlükerim, mektuplarım, kartpostallarım ve pek tabii eski insanlarımdan kalan onca eşyalarım. bu şehre son geldiğimde bir yağ tenekesi içinde yaka yaka bitiremediklerim, bitirmenin aklımın ucundan dahi geçirmedğim şeyler, şeyler, şeyler. kimisi kolide kimi gelenlerin henüz kolısi dahi açılmamış içinde ne olduğu bile bilinmemekte. kimbilir bir daha ne zaman o şehre döndüğümde açacağım da göreceğim. şimdilik sadece kolinin üzerindeki "sincan/ ankara" emaresinden göndericiyi biliyorum. kimbilir belki de aylar önce döndüğümde hazırladığım koliyi vakitlerden vakit yaratıp göndermem gerekiyordu. işte... kim bilecek, nereden bilecek.

 bugüne küçük bir dipnot: bugün bir öğrencim aradı, daha 16'sında konuştuk sonunda sizi çok seviyorum hocam iyi ki bizim sınıfın hocası oldunuz dedi. ülkenin en parlak pilotlarından olacağına inandığım bir "genç adamın" bunu söylemesi elbette benim için anlamlıydı ama nedenleri de omuzlarıma binen ağır yükü de tekrar hatırlattı. 24 "genç adam"ın okuldaki her şeyleri olarak bulmak kendini... beni en çok düşündüren şey de bu. aklımdan geçen bütün bu şeyleri niçin* yapmam gerek?