1 Aralık 1935 günü Allen Stewart Konigsberg, halk arasında bilinen adıyla Woody Allen Brooklyn’de dünyaya geldiğinde, ne hiçbir işte doğru düzgün tutunamayan babası ne de bir kitapçıda çiçeklerden sorumlu olmak gibi epik bir işi olan annesi dünyaya gerçekten ne getirdikleri ile ilgili bir fikir sahibiydi. Daha sonraları çok fazla Wagner dinleyince Polonya’yı fethetmek isteğiyle dolup taştığını söyleyecek olan genç Allen okuldaki başarısızlığı ve uyumsuzluğu üzerine götürüldüğü doktorun kendisine ne sorunu olduğunu sormasına karşılık “evren genişliyor, bir gün çökecek ve hepimizde onunla birlikte çökeceğiz” yanıtını verince , annesi tarafından“ evrenden sana ne sen Brooklyn’desin ev ödevlerini yapsana!” şeklinde azarlanınca kadınların anlaşılması mümkünsüz canlılar olduğuna kanaat getirmiştir. Bu getirdiği kanaati ömrü boyunca yanında taşıyacak olan Allen dünyanın 1/3’ i karalarla, insan vücudunun % 70 ‘ i suyla ve erkek tahayyülünün %252,68’ i kadın düşüncesi ile dolu olduğu bilimsel gerçeğinden hareketle “kadınların anlaşılmazlığı anlamak üzerine” bir manzume olarak okunabilecek eserlerini üretmeye başlamıştır.
Erken dönem eserlerinde sorunu kendisinde ve içine doğduğu Yahudi inancında arasa da sonraları Yahudi olmanın getirdiği tarihsel “öteki” konumunun tamamen “beriki”nin dayattığı sadist bir tanrı inancından kaynaklandığına karar vermiş, zira diğer hiçbir inanca mensup kadının anlaşılamadığı gibi hiçbir inanca mensup olmayan kadınların hiç anlaşılamadığını pratik edince meseleye entelektüel açıdan yaklaşmayı uygun görmüştür. Böyle bir yaklaşımın zorunlu sonucu olarak doğayı,varoluşu, iktidarı, tanrıyı, aşkı, ölümü de takıntılı bir şekilde sorgulayan savaş sonrası New York mimarisinin alamet – i farikası apartman dairelerinde yaşayan, yaya olarak ulaşamayacağı yerlere gitmekten mümkün mertebe kaçınan, müstakbel sevgili/arkadaş/ sevgili/ eş/ metres her ne kisve altında olursa olsun ilişkide bulunulan kadınla anlaşamamanın öncelikli sebebinin kadınların “periyotları” olduğuna inanan Allen ‘ın erkek karakterleri çareyi, eserden esere evrilen bir narsisizm de bulmuşlardır.
Allen’ın son eseri “Whatever Works” diğer eserleri göz önüne alındığında her ne kadar “hafif” ve “eğlencelik” dursa da Nobel fizik ödülüne “neredeyse” aday gösterilmiş eski fizik profesörü yeni “satranç ustası”, mantıksal olarak doğru kadınla olan evliliğinden “mantıksal olarak doğru” olanın pratikteki imkansızlığından dolayı sıkılarak intihara teşebbüs eden fakat başarılı olamayıp topal kalan ve rahatlıkla wasp olarak tarif edilebilecek Melodie ile olan “zaruri” evliliğine kadar kat ettiği yol boyunca narsisistik bir ermiş denilebilecek Boris Yellnikoff karakterinin mevcut tüm ahlaki ve toplumsal değerlerle alay edercesine söylediği mottosu “whatever works” belki de Mr. Konigsberg’in “Annie Hall”, “Zelig” , “Deconstruncting Harry” de bizlere sordurduğu soruları kapatması itibariyle manzumesinin son satırları niteliğini taşımaktadır.