Never Let Me Go ile tanıştığım Carey Mulligan’ın başka filmleri de olmalı diyerek ufak çaplı bir araştırma yaptığım sırada müzik ve sinema konusunda beni besleyen nadir kişilerden Efsun Hanım’ın Utanç’ı tavsiye etmesinin üstünden aylar geçmesine rağmen filmi yaşadığım şehrin küçüklüğünden ve arz talep doğrultusunda çalışan salon patronlarından olacak ki film şehre gelmedi –haydi samimi bir itiraf yapayım, sinema salonlarını sevmem ben. Boğuluyorum orada yani gelseydi bile büyük ihtimalle gitmeyecektim. Filmin yüksek kaliteli (ille de 720p Bluray kalitesinde olacak!) hali de torrente düşmediğinden hâlâ izleyebilmiş değilim. Bugünlerde sık yaptığım gibi sözlüklerdeki tüm entrylerimi sildiğim sırada Uludağ’da carey Mulligan başlığına yazdıklarımı okuduktan sonra –ki sonra onu da sildim- başlıktaki entrylere göz gezdirirken “An Education” bakınızını tıkladım. Spoiler zımbırtılarını takılmadan (bu arada Metalica’nın To Live is To Die parçasını dinlemediyseniz dinleyin. O çalıyor şu an ve daha hızlı yazıyorum. Müziğin ritmi!) okuduktan sonra filmi izlemeye karar verdim. (Girizgâh uzun olsun ki sinema cahilliğimi örtebilsin)
Hikâye aslında hepimize tanıdık. Güzel ve zeki bir kızımız, yakışıklı ve zengin bir ağabeyimiz, kızının yine kızının yararına Oxford’da okumasını isteyen katı bir baba, -her zaman, her koşulda, her kültürde olduğu gibi- çocuk(lar) ve baba arasında kalan bir anne ve elbette kızımızın potansiyelinin farkında olan iyi bir öğretmenimiz var.  (Filmin içeriğini anlatmadan nasıl anlatacağım lan ben bu filmi?! O zaman dikkat: çok pis spoiler içerir!)



Kavak yellerinin estiği dönemler… Dünya’nın sırrına vakıf olmuşuz, her şeyi, herkesi, geleceği biliyor, buna güvenerek ahkâm kestiğimiz…
Neyse… Henüz bir filmi yazacak kadar iyi değilim. İyisi mi yazıyı burada sonlandırmak. Ekran görüntüleriyle devam!
Ama siz şuralara göz atın:

ekşi sözlük: http://www.eksisozluk.com/show.asp?t=an%20education