Ocak     
Cumhuriyet Meydanı'ndaki çakmakçı amcadan yıllar önce sırf onunla konuşmak için alıp alıştığım tokai "taşlı" çakmağımın taşını değiştirmesini istedim. Bu onun bendeki ilk ve tek fotoğrafı.  
  Şubat     


Simurg'tan eski dergiler aldım. O dergileri "bazen" elime alıp kumaya çalıştım. Bunun gibi
Sabahattin Kudret Aksal, Yolculuk Şiirleri (Yazko Edebiyat, Mart 1983)

Mektup ve kartpostal yollamaktan vazgeçemedim. Gittiğim her şehrin kırtasiyecileriyle pazarlık edip onlarca kartpostalı ucuza almanın yollarını buldum, aldım, yolladım.




Çocukluğumun bir bölümüne ev sahipliği yapan tren istasyonundan kazara geçince durup baktım etrafa. Elimde mektupla bir banka oturup bir de orada okudum birkaç mektubu.
  Mart     

Kimsenin gitmediği bir köyde ücretli öğretmenlik yaptım. Birden 11 çocuğum oldu. 7 kız 4 erkek.



O köye her hafta sonu ve başında otostopla gidip geldim. Otostop gayet iyi bir şey. Birgün şehirler arası da deneyeceğim. (Yani galiba, inşallah, öyle umuyorum.)
Berkin Elvan'ın öldüğü gün... Berkin Elvan'ı öldürdüler.
  Nisan   


Dağlarda yürüdüm ve buğdayların başak vermelerine şahitlik olduk. Islanarak, ayakkabıyı kurutmak zorunda kalarak.


Prosedür gereği sınav yaptım. 


Ankara hep bir yerde durdu.




Olmuş dediğim iki film izledim.



  Mayıs     


Çocukluğumdan beri ilk kez leylek gördüm. Önümdeyken havalandığını gördüm, otostopu, çantalarımı, okula dönmek zorunda olduğumu unutup peşine takıldım. Yakındaki köye kadar takip  ettim, yuvasını görüp döndüm.


Çocukluğumun sokağından geçtim. Mektupla gelen bir Ankara fotoğrafının arkasındaki Edip Cansever şiiriyle söyleyeceksem, "Gökyüzü gibi bir şey bu çocukluk / hiçbir yere gitmiyor" Yukarıdaki leylekle son kez bu sokağın gördüğünüz şu köşesinde görmüştüm. Hakikaten, "çocukluk hiçbir yere gitmiyor."


Yine çocukluk... İlk ve son kez anne ve babamın doğduğu köyümüzde gördüğüm atı bu kez yıllar sonra öğretmenlik yaptığım köyde gördüm. Çobanın atı.



 Haziran     

İlk kez bir hasada şahit oldum. Hep toprak derdim de görünce bir başka oluyormuş insan. Siz yine de gülün ama "Köylü milletin efendisidir" cümlesine hiç bu kadar hak vermemiştim.



Göğün mavisi de turuncusu da sahi oldu hep o kimsenin gitmek istemediği dağ köyünde. 
Hepimiz hayvanız bir yerde. Yaşama içgüdümüz var. Lojmandaki odamda şans eseri gördüğüm akrebin ölümü başkalarına yem oldu.


Yüzmeyi öğrendiğim, kazılarına katılmak için yırtındığım ama başaramadığım Hasankeyf'i son kez gördüm.


 Temmuz, Ağustos, Eylül   



Okullar kapandı, işsiz kaldım yine. Sigara içtim, evin balkonundan gün batımını ve doğumunu izledim, bazen parklara gidip okuyup izledim. İşsizlik hali.









  Ekim    

Yangın Yeri memleket.


  Kasım    

O dağ köyündeki okuluma yolum düştü. 200 yaşındaki Dara Nisanê (Nisan ağacı)'nın gölgesinde soluklandık 3 arkadaş.

1 yılda 2 kez İstanbul gördü şu garip. Ankara'yı 1 kez bile göremedi bu yıl. Eh, Kadıköy de fena değil Ankara'nın yanında.

Adet yerini bulsun diye Haydarpaşa'ya uğradık.


İstanbul'a gitmenin en güzel yanı Simurg'a uğramak. Hoş sohbet, kediler ve elbet kitaplar.


  Aralık    

O istasyona yine gittim. Buranın adı "Gar Çay Bahçesi" bunun hakkında uzunca bir yazı var. Kendime saklamaktan vazgeçtiğim gün siz de okursunuz. 


İş buldum. Asgari ücretle çalışıyorum artık, yani asgari ücrete yapılan 50 liralık zam yapanları ve bunu bile çok görenlere küfür etmek için hakkım var.

Bir rüyanın gerçekleştiği yıl olarak Aralık 2014. Erkan Oğur ve İsmail Hakkı Demircioğlu'nu hemen sahnenin dibinde dinleme fırsatım oldu. Hoş sohbetlerine, seslerine ve türkülere bir kez daha minnet duydum.