# seni dusununce heyecanlaniyorum ama bana ruhen uzak olusun heyecanlanmami frenliyor. ofkem askimdan agir basiyor anlayacagin.

# "...insaatin ardindan dev bir yuk gemisi gozume takildi."* gemi ve deniz benim icin kadikoy'den ibaret sanki. kadikoy'e nasil bir sevgim var ki benim. tanimadigim. gezdigim.

# bagli oldugu ilceye 70 km uzakliktaki bir koyde ucretli ogretmenlik yaptigim sirada ilk maasimin yatmasina birkac gun kala bir kâgida borclarimi alt alta yazip hesaplamistim. pazar gunu beni koye birakan cocukluk arkadasim masamin ustundeki borc listesini gordu. hicbir sey yokmus gibi davrandi. maasim yatinca ona olan borcumu zorla verdim. o, parayi vermeme ben almamasina kizmistim.

# ben, ne istersem yapacak, kendisini bana adayacak bir sevgili(!) istemiyorum. ben, yalnizligimi emanet edebilecegim birini istiyorum. yalnizligima tecavuz eden degil.
konusmak istiyorum -uzun uzun. hep dert dinlemek istemiyorum. baskalariyla konustugum edebiyati, muzigi onunla da konusmak istiyorum. yoksa nasil emanet edilir bu yalnizlik?
(kac ay oldu bir siir, kitap, sarki hakkinda konusmayali.)

# incelik yalnizliga donuse donuse bitmisti.
(Şükrü Erbaş, İnsan İnsanın Acısını Alır)

*Hakan Bıçakçı, Boş Zaman

bir ekleme: Hakan Bıçakçı'nın Boş Zaman kitabinin ilk bolumunden olacak ki sık sık yasadigim 2 gunluk hic uykuyu bugun ilk kez daha once gormedigim, girmedigim bir evde uykuya cevirmek istedim. ardindan hatirlamanin o bezgin gulusu.

12 temmuz'dan bir telefon notu:

bir mekânda oturuyorum, saclari kirlasmaya baslamis bir adam (galiba ogretmen) aklî dengesi yerinde olmayan birini (galiba eski ogrencisi, hocam diyor surekli) sabirla dinliyor. bir yandan da telefonuyla ugrasiyor adam. 3 haftalik askerligini anlatiyor adama. adam gulup gozlerine bakiyor cocugun.