Woody Allen'ın tüm filmlerini izlemeye karar verdikten birkaç gün sonra izlediğim ilk Woody Allen filmi olan Midnight in Paris (Paris'te Gece Yarısı), bir Paris güzellemesi. Yine Woody Allen'ın bir şehir güzellemesi olan Barselona Barselona'dan (Vikipedi maddesi) anlatmak istediğini anlatabilen bir film.  Woody Allen, anlatmak istediğini Gil Pender'ın (ki bu bizim Paris'te yaşamak isteyen kafası karışık, romantik, nostaljik yazar kişisi oluyor) ağzından anlatır. Son dakikalardaki replikle...




+ kendi zamanımdan, altın çağa
kaçmak istedim.

- Gerçekten 1920'lerin altın çağ olduğunu
düşünmüyorsun değil mi?

+ Evet, benim için öyle.

- Ben 1920'lerdenim ve sana altın çağın "Belle Epoque" olduğunu söylüyorum.

+ Ama şu adamlara bak, onların da altın çağı Rönesans. Onlar Belle Epoque'yi Titian ve Michelangelo ile beraber resim yapmaya
tercih ederler. Ve diğer ikisi de muhtemelen hayatın Kubilay Han zamanında daha iyi olduğunu düşünüyorlardı...


Bu ekran görüntüleri tamamen kişisel nedenlerle aldığım notlar. Bundan sonra da böyle devam edecek not alma işlemi. Daha iyi bir yol bulana dek... Nerden mi aklıma geldi bu şekilde not tutma. Bunun için twitter'a bakmam gerekti. (https://twitter.com/#!/belokan/status/144600897639563264) 8 Aralık gecesi Harry Potter ve Ölüm Yadigarları'nın 2. bölümünü izlerken Ron ve Hermoine'nin (platonik aşkım kendileri :P ) el ele tutuştuğu sahneyi içim yana yana izledim ve yediği haltı herkese söylemek istedim. :) O görüntüyü bilgisayarda tekrar gördükten sonra bu şekilde notlar alayım. İnternetten görsel aramaktan daha iyi ve daha kişisel olur demiştim.









Turgut Uyar'ı hatırlatır bana...
...
"el ele gittiğimiz bir yolda sen git gide büyürsen
benim içimde çok beklemiş, çok eski bir yer kanar"


doğru insan diye bir kavram varsa işte benim doğru insanım. ıslanmaktan çekinmeyecek!