Dicle Üniversitesi Arkaeoloji Bölüm Başkanı ve Kortik Tepe ile Gre Abdurrahman kazı başkanı Vecihi Özkaya'ya açık mektup
İyi günler gibi iyi dilekte bulunan cümlelerle başlamayacağım. Çünkü bunların hiçbirini hakketmediğinizi ve muhtemelen ilerde de hakketmeyeceğinizi düşünüyorum. Elbette kendime göre haklı nedenlerim var sizin haklı nedenleriniz gibi...
Sözü fazla dollandırmayayım. Kortik Tepe'yle başlayalım - kazının 4. gününde yaptıklarınızla- Hatırlıyor musunuz yemek molası sırasında masama oturacağım sırada bana "delikanlı" diye seslenip "Burda yemek yemeye hakkınız yok; ama yeyin." demiştiniz. Kısa bir şaşkınlıktan sonra ben "Neden?" diye sorunca da elinizi masaya vurarak: "Benim lafımın üstüne laf söyleme!" diye bağırmıştınız. Anlamıyorum, gerçekten anlamıyorum ben (sizin tabirinizle) lafınızın üstüne laf söylemedim ki. "Neden?" gibi bsit bir soru sordum. Siz mantıklı bir açıklama yapacağınız yerde bağırdınız. Size gülüyorum biliyor musunuz? Nedenini siz tahmin edin...
Yemek yemeden masadan kalktım ve dere kenarına gittim. Burada size bir teşekkür borçluyum; çünkü o gün dere kenarında çektiğim fotoğrafla bir yarışmaya katıldım ve 2.'lik kazandım. Dedim ya bir teşekkür borçluyum.
" Teşekkür ederim hocam."
Yemek molasından sonra açmaları dolaşıyordunuz. Bizim açmayı inceledikten sonra beni yanınıza çağırdınız ve o sırada söylediklerinizi haksız çıkartacak davranışlar sergilediniz, sözler sarfettiniz. Ne söylediğinizi, ne yaptığınızı hatırlayın. Ya da durun ben hatırlatayım. "Ben sizin bir lokma ekmeğinizde, bir bardak çayınızda değilim." demiştiniz. (Hafızam beni yanıltıyorsa düzeltin lütfen.)
Ben de "Hocam; madem burda yemek yemeye hakkımız yoktu kazıların başladığı gün bize söyleseydiniz biz de ona göre önlemimizi alırdık..." sözümü tamamlamama izin vermeden "Yarın gelmiyorsunuz!" deyip gittiniz. Ben arkanızdan koşarak "Hocam; ben buraya para için gelmedim..." yine sözümü tamamlamama izin vermeden beni iteklediniz. Ben yine koştum siz yine iteklediniz. Yine koştum yine iteklediniz. 3.'sü çok sertti yere düşmeme ramak kalmıştı ama şanslıymışım ki düşmedim. İnanın çok sinirlendim o an. Elimden gelecek her şeyi yapabileceğim bir sinirdi bu. İster inanın ister inanmayın o durumda bile ağzımdan tek kelime kötü söz çıkmadı, aklıma tek kötü düşünce gelmedi. Nedenini tam olarak bilmiyorum; ama saygıydı galiba bunun nedeni. Şu an bile mantıklı gelen tek açıklamam bu: "saygı."
O gün orda olanlar yine o gün orda kapandı hiç olmamış gibi.
"Affetmek büyüklüktendir" derler. Ben de o gün affederek küçüklüğüme bir küçüklük kattım.
Biliyor musunuz o gün yaşattıklarınızı 2 gün üst üste rüyamda gördüm. Ne kadar kötü bir his olduğunu tahmin edemezsiniz.
15 gün sonra kazılara tekrar dönmek isteyip istemediğimi sormuştu babam. Elbette istiyordum; ama korkuyordum. Kazı boyunca dünyayı bana dar etmenizden korkuyordum. Sebepsiz yere yaptıklarınızı düşününce...
Çok şükür korktuğum olmadı. Beklediğimden daha iyiydi. Kötünün iyisi derler ya öyle işte...
Fırtına için son günü beklemek lazımmış meğer. O gün olanları da yine ben hatırlatayım ve yanılıyorsam düzeltin lütfen.
Konuşmamız anayolda inmek istememle başladı. Şoföre: "Beni anayolda indirebilir misin?" demiştim. Siz de o sırada ayaklarınızı camdan uzatmış uzanıyordunuz. Sırf benim için kalkıp "nereye?" diye sormuştunuz. Ben de Batman'a. İşim var demiştim. Siz de: "Mesainiz bitmedi daha otur!" dediniz. Peki deyip oturdum. 1-2 dakika geçmeden: "Hesapla bakalım kaç gününüz olmuş? Ben hesaplıyorken Ahmet: "23" dedi. Ben de sizi bekletip kızdırmamak için hemen 23 dedim. Siz: "Ne 23'ü. bugün ayın 16'sı diye bağırdınız." Ahmet dedi hocam dedim o anki heyecanla. (Yoksa Ahmet'in söylediğini söylemek istememiştim. Sizin aracılığınızla ondan özür dilemek istiyorum.)
"Ahmet 12 gün dese 12 gün mü diyeceksin; hem diğeri "1 gün gelmedi onu niye saymıyorsun, unuttun değil mi?" diye devam ettiniz bağırmanıza. (Çok merak ediyorum siz normalde nasıl konuşursunuz?) Neyse o sırada cevaplayamadığım o soruları şimdi cevaplayayım: "Hayır 12 demezdim; beklentiler yüksek olunca aksi kabul edilemez. Beklentim yüksekti o yüzden söylemezdim.
"...Hem diğeri 1 gün gelmedi onu niye saymıyorsun? Unuttun değil mi?" Evet unuttum. Çıkarlarım gereği unutmam gerektiği için değil; gerçekten unuttuğum için söylemedim, söyleyemedim. Hem siz biliyorsunuz ya niye bana soruyorsunuz ki? Bunun cevabını ikimiz de biliyoruz aslında...
Siz söylediğim "23 gün" hakkında bağırarak yorum yaptığınız sırada şunu söylediniz: "...buraya gelmeden önce araştırma yapmayı biliyorsun ama..."
Evet. Araştırma yapmayı biliyorum. Öyle ahım şahım değil ama. 2. sınıfa uzmanlaşmak istediği alan hocasının takdirini kazanarak geçen bir tarih öğrencisinin bildiği kadar.
Hesabınızı yapıp parayı verdikten sonra: "Seneye karşıma çıkmayın. Faysal'ı da tanımıyorum" deyip yol ortasında indirip Kortik Tepe'ye gittiniz. "Mesaniz bitmedi otur!" diyen siz değil miydiniz? Mesaimiz yol ortasında bırakılınca mı bitiyor?
Başa -Kortik Tepe'ye- dönelim. İlk tartışmamızda "Burası merak giderme yeri değil!" demiştiniz. Peki orası neresi? Merak giderme yeri değilse nedir? Orası bir profesörün işçilere bağırma karşılığında devletin işçilere para ödediği bir yer mi, yoksa bilimsel bir kazının yapıldığı alan mı?
Size bir ipucu vereyim: "Kortik Tepe'deki 2. günün molasında(?) yaptığınız konuşmada: "...Burası bilimsel bir kazının yapıldığı yer..." demiştiniz.
E bilim = merak olduğuna göre...
Ama siz o gün o molada söylediğiniz sözün arkasında değilseniz ben de kalemi bırakıp bunları yazmaktan vazgeçerim ve neler oluyor şu dünyada deyip üzülürüm, acırım. Size, kendime, öğrencilerinize ve ülkeme... Malum sizin gibi düşünen, hareket eden onlarca kazı başkanı, akademisyen var. (Bunlardan biri okuduğum bölümde de var.)
Şimdi; bu yazının tamamını okuduysanız büyük ihtimalle gülüyor ve(ya) (hala) küçümsüyorsunuzdur. Merak etmeyin ben bu ihtimali göze alarak yazdım bunları. Arkadaşlarım bile ben kazıya katıldım diye gülüyor "amele" diye dalga geçiyorlardı. -ki hala da geçiyorlar-
Her şeye rağmen 20 günlük ilk kazı deneyimim bana çok şey öğretti. Bilmediğim, merak ettiğim o kadar şey öğrendim ki...
Tüm bunlar için size tekrar teşekkür ederim. ve yine her şeye rağmen bir hatam olduysa tüm içtenliğimle "özür dilerim"
Baştaki sözümü tekrarlıyorum:
"İyi günler gibi iyi dilekte bulunan cümlelerle başlamayacağuım. Çünkü bunların hiçbirini hakketmediğinizi ve muhtemelen ilerde de hakketmeyeceğinizi düşünüyorum. Elbette kendime göre haklı nedenlerim var sizin haklı nedenleriniz gibi..."