zamanla ilgili büyük sıkıntılarım var. (doğru bir cümle yapısı oldu mu acaba bu?) şahsımca neyin ne zaman yapıldığı ile ilgili yaşadığım karmaşayı burada daha önce dile getirmiştim ama bu "zaman meselesi" başka bir garabet. öyle ki nasıl bir garabet olduğu hakkında hiçbir fikrim yok. (tam burada le guin'in yarattığı "ged" karakterinin gölge ile ilişkisi anımsamalı. keza bu mesele o ilişkiye benziyor.) öte yandan, her şey zaman meselesi. buna birkaç dakika önce çay doldururken karar verdim. evveliyatı ise çay doldurmadan önce yeni gelen kartpostal ve mektupları ait oldukları kolilere koymak için ayırdığım sıra. (bu kartpostalların arasında alman mektup arkadaşımın prag'dan gönderdiği ve prag'in belki de en sevdiğim noktasında çekilmiş fotoğrafı da var. bu paragrafı şu yüzden açtım. prag'a küs olduğum bir dönem vardı ne yazık ki. şimdi ise fotoğraf ve kartpostallarını biriktirdiğim şehirler arasında. çünkü zaman geçti, bazı şeyler soğumadı, bazı şeyler geçmedi aksine dilin ucundaki daimi yara gibi konuşurken, yemek yerken, dilini ağzında oynatırken ben buradayım dercesine sızlaması ile hemen hemen aynı ve fakat zaman geçti. belki de ne olduğunu bilmediğim bu garabet tam olarak bu yani "geçmek" fiili ile ilintili.) parantez sonu. enter.